HABERLER

01.11.2009

\"Baba Olunca Hayatım Tamamen Değişti\"

Şanssız bir sakatlık geçirerek yeşil sahalardan uzak kalan Filip Holosko, evinin kapılarını Beşiktaş Dergisi Kasım sayısı için açtı.

Bir an önce sağlığına ve eski formuna kavuşmasını dilediğimiz Holosko ve güzel eşi Adela ile aynı zamanda keyifli bir sohbet gerçekleştirirken, daha beş aylık olan kızları Sophie de sürekli gülen yüzüyle ziyaretimize renk kattı.
Filip Holosko, gülen yüzü, esprileri ve sıcakkanlı davranışlarıyla takımımızda en sevilen futbolculardan birisi… İyi ilişkiler kurmak için aynı topraklarda doğmanın, aynı dili konuşmanın çok da önemli olmadığının kanlı-canlı örneği… Ama iyi ilişkilerini, “daha da iyi” hale getirmek istemiş olacak ki, geçtiğimiz sezon Türkçe dersleri aldı genç futbolcumuz… Ve evine gittiğimizde anladık ki, Filip’in bu kadar samimi olmasının en büyük nedenlerinden birisi de mutlu bir yuvaya sahip olması… Tıpkı kendisi gibi sıcakkanlı bir eşi var… Yedi yıldır birlikteler ve açıkça görülüyor ki ilk günkü gibi hala birbirlerine aşıklar. Hele o minik kızları yok mu?.. Mayıs ayında dünyaya gelen minik Sophie, sürekli etrafa gülücükler saçıyor. Tıpkı kızı gibi her zaman gülerken görmeye alışığımız Filip Holosko, evine gittiğimizde bizi maalesef koltuk değnekleriyle karşıladı. Malum, geçtiğimiz ay CSKA Moskova ile oynadığımız Şampiyonlar Ligi maçında şanssız bir sakatlık yaşadı. Şampiyonlar Ligi’nde oynamayı ve takım arkadaşlarının yanında olmayı çok istediğini bildiğimiz futbolcumuz, her ne kadar bizi sıcak bir şekilde karşılasa da, biraz keyifsiz olduğu belliydi. Biz de bu sakatlık olayına bir de iyi tarafından bakalım dedik ve sohbetimize başladık…
Öncelikle, çok geçmiş olsun. Umarım en kısa zamanda formanı tekrar sırtına geçirirsin…
Filip: Bildiğiniz CSKA Moskova maçında sakatlandım ve sadece darbeye bağlı bir ağrı olduğunu sanıyorduk. Ancak MR çektirdiğimizde kırılma olduğunu öğrendik. Hakikaten bu haberle yıkıldım. Çünkü her zaman söylediğim gibi, Şampiyonlar Ligi’nde oynamak benim rüyamdı ve maalesef ikinci maçta bu rüyam sona erdi. Üstelik Slovakya Milli Takımı ile de çok önemli maçımız vardı. Ona da gidememek beni çok üzdü. Üstelik ilk maçı kaybettikten sonra durumumuz riske girmişti ama ikinci maçı kazandık ve Dünya Kupası’na kaldık. Bu tarihimizde bir ilktir. Sonuçta bu futbol… Futbolda böyle sakatlıklar oluyor, katlanmamız lazım.
Her ne kadar iki ay sahalardan uzak kalmak bir futbolcu için kötü gibi gözükse de, yeni doğan kızınla bu süre zarfında bol bol vakit geçirmek seni mutlu etmiş olmalı…
Filip: Evet, aslında tam da dediğiniz gibi… Sakatlanmak bir yandan çok büyük dezavantaj ama her şeyin olduğu gibi bunun da olumlu yanları var. Sonuçta her futbolcu gibi ben de sabah idmana çıkıp, geri kalan zamanımı ailemle geçirirdim. Ama sakatlanınca 24 saatimi ailemle geçirme şansı buldum. Hem eşimle hem kızımla beraber geçirmek benim için çok büyük keyif oldu. Bundan çok büyük zevk alıyorum ama bana sorarsanız antrenmanlara gidebilmeyi daha çok tercih ederdim (gülüyorlar). Bir yandan da futbolcu olduğum için vücudum sürekli hareket etmeye alışık, şimdi ufak tefek idmanlar dışında hiçbir şey yapamıyorum. Bütün günümü televizyonun ve bilgisayarın karşısında geçiriyorum. Dediğim gibi elbette ailemle olmaktan memnunum ama diğer yandan sürekli evde oturmaktan sıkıldım.
O zaman futbol konusunu kapatıp, biraz daha özel sorulara geçelim. Eşinle nasıl tanıştınız?
Filip: Yedi yıl önce Liberec’te oynarken önce Adela’nın abisiyle tanıştık. Aslında biraz da bizi ayarlamış oldu (gülüyorlar). Şaka bir yana abisi çok düzgün bir çocuktur ve kendisini çok severim.
Adela: Aslında ben Filip’i görünce direkt aşık olmuştum (gülüyor). Uzun süre arkadaş olunca her şey kendi kendine gelişti.
Filip’te seni etkileyen ilk şey neydi?
Filip: Benim temizlik yapmam çok hoşuna gitmiş.
Adela: Evine gitmiştik ve özellikle mutfakta her şeyi çok titiz bir şekilde temizliyordu. Her yer pırıl pırıldı. Acayip hoşuma gitti.
Uzun zamandır birliktesiniz ve Filip’i herhalde en iyi sen tanıyorsundur. Bize Filip’i anlatır mısın?
Adela: Dediğim gibi titiz ve düzenli bir insan. Ama onun hakkında söyleyeceğim ilk şey, kalbinin çok temiz, kendisinin de çok iyi bir insan olduğudur. Bu klişe gibi gelebilir ama gerçekten de öyle. Çok sakin olması da çok hoşuma gidiyor. Gergin olsa da bize yansıtmaz. Tam aile insanı... Ailesini çok seviyor. Onunla beraber olmak da çok eğlenceli... Tanıdığı insanlarla birlikteyken doğrudan şakalar, espriler yapmaya başlıyor. Özellikle beraber bir gittiğimizde, dans ettiğimizde çok eğleniyorum. Çünkü dans ederken birden komiklikler yapmaya başlıyor. Hakikaten çok eğlenceli, onunla bir yerlere gitmek... Onunla ilgili beni rahatsız eden yegane nokta, sorduğu sorular (gülüyorlar)…
Neyle ilgili sorular bunlar?
Adela: Başkalarının bir soru soracağı konularda, Filip on tane soru sorar. Her türlü detayı bilmek ve konuya tam olarak hakim olmak zorundadır. Bir şey hakkında genel fikir sahibi olmak onun için yeterli değildir, en ufak ayrıntıyı öğrenmek ister.
Bu güne kadar Filip’in senin için yaptığı en romantik olay nedir?
Adela: Çok net hatırlıyorum. İzmir’deydik ve Sevgililer Günü’nde bana yemek hazırlamıştı. Zaten her zaman en çok istediğim şey, Filip’in benim için yemek yapmasıydı.
Peki ne yemek yaptı?
Adela: Aslında yine yemek yapmamış, dışarıdan ısmarlamış. Şöyle ki, İzmir’de değildim. O gün beni havaalanında karşıladı, eve getirdi. Beni almadan sofrayı hazırlamış. Mumlarla süslü, son derece romantik bir ortamdı. Şarap ve güzel yemekler vardı. Son derece romantik bir gece yaşadık.
Peki Filip sen de, Adela’yı anlatsan?
Filip: Benim için söylediklerinin neredeyse aynısı onun için de geçerli. Gerçekten temiz bir kalbi var, çok iyi bir insan ve aynı zamanda çok güzel bir kadın. Onun her şeyini çok seviyorum. Bütün güzellikleri üzerinde toplamış. (Filip’in bu sözleri üzerine Adela çok duygulanıyor ve gözyaşlarını tutamıyor)
Evlenmeye nasıl karar verdiniz?
Filip: Evlilik anlaşmasına imza atmaya karar vermemizin sebebi, Sophie’nin doğumu oldu. Zaten yedi yıldır birlikte yaşıyorduk ve evlilik bizim için sadece imzadan ibaretti. Adela, Sophie’ye hamile kalınca, onun resmi bir aileye doğmasını istedik. Bunun üzerine gerekli adımları attık.
Peki, baba olmak hayatında neler değiştirdi?
Filip: Hayatım tamamen değişti. En basitinden evde iki değil, üç kişiyiz. Bir çocuğunuzun olması, bir ailenizin olması çok güzel bir olay... Sophie ile beraber olgunlaştığımı hissediyorum. Öncesinde hala çılgınca şeyler yapan küçük bir erkek çocuğu gibiydim. Ama artık çok daha sakinim.
Seni daha yakından tanıyanlar, Sophie’nin doğumuyla aynı zamanda daha duygusal olduğunu söylüyorlar.
Filip: Aslında ben her zaman hassas ve duygusal bir insandım.
İyi bir baba olduğunu düşünüyor musun?
Filip: Aslında Adela’ya sormanız gereken bir soru bu. Hem ben çok röportaj yapıyorum, biraz da Adela konuşsun.
Adela: Sophie doğalı beş ay oldu. Kamplar, maçlar nedeniyle Filip her zaman Sophie’nin yanında olamadı. Ama gerçekten harika bir baba… Baba olunca sorumluluk duygusu da geldi ve çocuğuyla sürekli ilgileniyor, onu uyutuyor, yıkıyor, altını değiştiriyor. Kısaca her şeyiyle ilgileniyor ve onu çok seviyor. Sadece bazen ağlaması biraz hoşuna gitmiyor.
Filip: Ağlaması, seni üzüyor diye hoşuma gitmiyor. Yoksa benim için bir problem yok.
Sophie ile gelecekte yapacağın şeylerin hayalini kuruyor musunuz?
Adela: Mesela biraz daha büyüdüğünde Disneyland’a ya da onun gibi bir eğlence parkına gitmeyi çok istiyoruz. Zaten önceden de biz Filip’le gitmeyi istiyorduk (gülüyor). Bir de önümüzdeki yaz, küçük kızımızla deniz kıyısında tatil yapmayı dört gözle bekliyoruz. Bu sene çok küçük olduğu için fırsat bulamadık.
Tercümanımız Emre Demirtaş’ın da bu sene bir kızı dünyaya geldi. Aynı duyguları taşıyan baba olarak soru sormasını istiyoruz. İşte Emre’nin sorusu: “Kızınız olmasından memnun musunuz?”
Adela: Ben kız çocuğum olduğu için çok ama çok mutluyum. Zaten her zaman bir kızımın olmasını isterdim.
Filip: Benim için kız ya da erkek hiç fark etmez. Önemli olan çocuğun sağlıklı olması... Önceden erkek çocuğumun olmasını biraz daha isterdim ama kızım olduğu için mutluyum.
Aradan yıllar geçtiğini düşünerek cevap verecek olursan, ileride nasıl bir hayata sahip olacağını düşünüyorsun? 
Filip: Çok fazla geleceği planlayarak ya da düşleyerek yaşayan bir insan değilim. Genelde anı yaşarım. Ama bir yandan da, gözümü kapatınca, eşim ve üç çocuğumla birlikte, anneannenin, babaannenin ve dedelerin de bir arada olduğu, onların torunlarını sevdiği, herkesin çok mutlu olduğu büyük bir aileyi hayal ediyorum. Ama nerede ve nasıl olacağını hiç düşünmedim. Artık hayat bizi nereye götürürse orada yaşayacağız. Belki bu hayatı Türkiye’de de yaşayabiliriz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Adela: Benim var. Türkiye’yi gerçekten çok seviyoruz. Türkiye çok güzel bir ülke, İstanbul da çok güzel bir şehir. Daha önce İzmir’de yaşıyorduk, orayı da çok seviyordum. İnsanlar, insanların mantalitesi, sıcakkanlı olmaları, yemekler… Her şey çok güzel… Sonuçta Filip futbolcu. Ne zaman, ne olacağı hiçbir zaman belli olmuyor. Ama bir gün olur da Türkiye’den ayrılırsak, kalbimi burada bırakacağım ve gerçekten çok üzüleceğim. 
Teşekkür eder, mutluluğun her zaman devam etmesini dilerim.
Röportaj: Serpil Kurtay
Fotoğraflar: Rahman Sağıroğlu







Diğer Haberler