HABERLER

05.10.2007

Mustafa Doğan

“Cola Turka ile Futbolcu Günlüğü” bölümümüzün konuğu profesyonelliği ile dikkatleri çeken tecrübeli oyuncumuz Mustafa Doğan... Geçirdiği uzun sakatlık döneminin ardından Siyah Beyazlı formamızı tekrar sırtına geçiren Doğan ile keyifli bir sohbet yaptık.

Mustafa Doğan, tam bir profesyonel. Sakatlıklar, yedek kalmak onu hiçbir zaman umutsuzluğa sürüklemiyor. “Bu sezon en az süre aldığım yıl” diye konuşuyor Doğan… Her an oynayabilecekmiş gibi kendisini hazırlıyor. Profesyonelce düşünüyor: “Gerek sakatlıklar, gerekse bir sürü şanssızlık bu sezon yakamı bırakmadı. Oynamadığım maçlar için konuşmaya gerek yok. Hocamızın takdiridir. Hiç bir futbolcunun bu durumdan şikayet etmesine gerek yok. Neyse ki son iki haftadır oynamaya başladım.”
Mustafa Doğan’ı en son formasından uzak bırakan da fibula kemiği oldu. Normal şartlar altında tekrar sahalara çıkabilmesi için 2,5-3 aylık bir tedavi süresi vardı. Ama O, Doktorumuz Ayhan Optur’un da bir açıklamasında söylediği gibi, tedavisini değil bir kaç gün bir dakika bile geciktirmeyerek daha kısa sürede bu problemini de atlattı.

Sakatlık döneminin nasıl geçtiğini soruyoruz…
“Bir futbolcu oynamadığı dönemde tabii ki kendini takımdan dışlanmış hissediyor. Takımla idman yapamadığı zaman zor günler geçirebiliyor. Ama ben her zaman şükreden bir insanım. Beterin beteri vardır. Bunun farkında olan bir insanım. N’apalım bizim iş kazalarımızda böyle. Sakatlanmak bizim mesleğimizin de demirbaşlarından birisi. Bu durumu atlatmak kolay olmadı tabii. Tedavilerime, sağlık ekibimizin direktifleri doğrultusunda devam ettim. Psikolojik olarak yıpranmama izin vermedim. Her şeye olumlu, pozitif bakarak bu durumu da atlattığımı düşünüyorum. Nitekim hocam son iki maçtır görev veriyor.”
Bazı futbolcular uzun süren sakatlık dönemi nedeniyle psikolojik sıkıntılar yaşayabiliyorlar. “Eski formumu tutturamazsam” korkusu baş gösterebiliyor. Mustafa Doğan, böyle bir durum yaşanmış mı diye merak ediyoruz.
“Bahsettiğiniz korkuların hiçbiri bende olmadı. Benim için önemli olan sağlığımı tekrar kazanmak. Sonrada forma giyen arkadaşlarımı zorlayarak onların önüne geçmek. Bu işin doğası da zaten budur. Sakatlanırsınız, iyileşirsiniz, formayı kapmak için mücadele edersiniz. Ömrümde ilk defa bu kadar az maç yaptım. Ama Trabzon ve Galatasaray maçlarında tekrar sahadaydım. Artık oynamaya başladık; ancak başlamak önemli bitirmek daha önemli.”
Ligdeki son durumu kendisinin nasıl yorumladığını merak ediyoruz.
“Lig bu sene enteresan bir hal aldı. Herkesin şampiyonluk şansı eşit. Oynanmamış derbiler var. Kendi aramızdaki maçları da göz önüne alırsak neden Şampiyon olmayalım. Lig her şeye gebe. Şu anda kimseyi favori gösteremezsiniz. Bize kalan bundan sonra içeride ve dışarıda oynayacağımız bütün maçları kazanmak.”
Takımımız’ın deplasmanlarda istenilen sonuçları alamamasını neye bağlıyorsun?
“Aslında deplasman fobisi diye bir şey yok. Tamam dışarıda bir şanssızlık var. Ama biz elimizden geleni orada da yapıyoruz. Maalesef Türkiye’de her şey kazanmaya endekslenmiş. Dışarıda 2-3 maç galip gelemeyince hemen “deplasman fobisi, dışarıda kazanamıyorlar, korkak oynuyorlar, oynayamıyorlar” gibi bir sürü yazılar görüyoruz. Futbolcu psikolojisi açısından bunlar son derece zararlı kelimeler. Bunlardan uzak durmak lazım. Bunlar ister istemez insanı baskı altına alıyor. Bunlar beni etkilemiyor, ama genç arkadaşlarımızı etkileyebilir. Geçen sene de deplasmanda kazanıyorduk, içeride kaybediyorduk. Ama gerçekten bu sene taraftarımızın önünde oynamak bize büyük bir keyif veriyor.”
Peki bir futbolcunun deplasmana giderken psikolojisi nasıl oluyor?
“Adı üstünde deplasman. Hazırlanma şeklimiz bile farklı oluyor. Seyahatler, konaklama, alışılmış bir ortamdan farklı bir şekilde maça hazırlanma. Bunların hepsi küçük gözüken ama önemli detaylar. Gittiğiniz yerde hava şartları, saha şartları da önemli etkenlerden. Ama şampiyonluğa giden bir takım için bunlar bahane değil. Şampiyon olmak istiyorsanız içeride de dışarıda da kazanmanız gerekiyor. Biz de Galatasaray maçıyla birlikte kazanmaya başladık artık. Bence Galatasaray maçı bizim için bir serinin başlangıcı.”

Fortis Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe ile erken final olarak adlandırılan yarı final oynayacağız. Ayrıca rakibimizle ligde de bir maçımız var. Bu kritik 3 maç için Mustafa Doğan ne düşünüyor?
“Geçen sene olduğu gibi bu sene de kupayı kazanmak istiyoruz. Geçen sene Fenerbahçe’yi finalde elemiştik. Bu sene yarı finalde elemek istiyoruz. Arka arkaya üç maç oynanacak olması bence futbolseverler için hiç de iyi değil. Çok özel derbilerin arka arkaya oynanması özelliğini, heyecanını kaybettiriyor. Burada kupayı ve ligi ayrı ayrı düşünmek lazım. Biri 180 dakikalık bir mücadele diğeri de şampiyonluk açısından son derece önemli bir karşılaşma. Umarım bu maçların hepsini kazanarak yolumuza devam ederiz.”
Kupa ile lig arasında sana göre bir öncelik var mı?
“Hayır öyle bir fark olduğunu düşünmüyorum. İkisi de iddialı olduğumuz kulvarlar. Ama Fenerbahçe’yi bilmiyorum tabi. Fenerbahçe, benim oynadığım zamanlarda da kupaya normalin üstünde önem veriyordu. Bu sene de kazanmak istiyorlar. Ama açıkçası Fenerbahçe şu anda beni hiç enterese etmiyor. Rakibimiz ligde ve kupada bir takım sıkıntılar yaşıyor. Biz onların sıkıntılarından, problemlerinden faydalanmalıyız. Bunları kendi lehimize göre kullanmalıyız. Böyle önemli maçlarda futbolcuların da psikolojisi çok önemli. O gün kafamızın da rahat olması lazım. Kafası hazır olan takım bu maçları kazanır.”
Mustafa Doğan, gurbetçi futbolcularımızdan bir tanesi. Almanya da altyapı açısından ekol ülkelerden bir tanesi. İlk futbol eğitimini Almanya’da almasının kendisine ne tür katkıları olduğunu soruyoruz.
“Almanya’da ben hobi olarak futbol oynuyordum. Severek yaptığım bir işti. Hobi olarak yaptığınız bir işi meslek haline getirmek kadar güzel birşey olamaz. Ama ben amatörken bile yaptığım işi çok ciddi yapmaya çalışan birisiydim. O yaşlarda arkadaşlarım gezmeye, eğlenmeye giderken ben sabah antrenmanım var diye evde yatan bir adamdım. Sahada maçı bıraktıktan sonra ben bugün takımım için iyi birşey yaptım diye kendimi tatmin edersem, bu bana mutluluk veriyordu. Tabii bu futbolcunun kendisi ile alakalı olan bir durum ama, Almanya’da disiplinli olmayı, oyun disiplinine sadık kalmayı öğrendim en önemlisi.”
İki ülke arasında altyapı farkları neler?
“Almanya futbolda bazı şeyleri aşmış artık. Altyapılarına çok önem veriyorlar. Buradaki şartlarda çok iyi diye düşünüyorum. Önemli olan genç yaşlarda bu takımlara gelebilmek. Bu şart herkeste olmayabiliyor. Küçük yaştan itibaren bu kulüplerin bünyesinde olanlar diğerlerinden çok farklı oluyor.”

Bir dönem Alman Milli Takımı’nda forma giymişti Doğan… Panzerlerin içinde “Panzer” lakabıyla oynuyordu.
“Panzer lakabını bana Fenerbahçe’de oynarken Mustafa Denizli takmıştı. O zamanlar Alman Milli Takımı’nda da oynuyordum. Sert oynayan bir futbolcuydum. Oyun lakabımla alakalı olarak ve milli takımda oynadığım için öyle bir lakabı uygun görmüşlerdi bana. Açıkçası hoşuma da gidiyordu. Alman Milli Takımı’na hak ederek gittim. Ama artık o dosyayı kapattığımı düşünüyorum. Zaten uzun yıllarda çağırılmıyorum. Aslında öyle bir hayalim de yok. Rudi Völler milli takımın başına geçtikten sonra kendisine yeni bir ekip kurdu. O ekipde de çok önemli değişiklikler yapmadı beni de kadrosunda düşünmedi. Bundan sonra da zaten çağırılmam benim için önemli olan şu anda Beşiktaş’a üst düzey fayda sağlamak.”
Mustafa Doğan, saha içinde sert karakterli bir futbolcu, ancak kart istatistiklerine bakıldığında bu sertliğin oyun kuralları çerçevesinde olduğunu görebiliyoruz.
“Futbol zaten sert bir oyun ama benim gördüğüm sarı kartlar, kırmızı kartlar çok da fazla değildir. Zaten gördüğüm kırmızı kartlar bir veya iki tanedir. O da pozisyon gereği olmuştur. İtirazdan, rakibe kasti tekmeden dolayı bugüne kadar oyundan atılmadım. Bence bunlara bakmak lazım. Bir sarı kartım varsa aynı maçta ikincisini görmedim. Zaten görmemek için çaba sarfeden birisiyim. Buna tatlı sert diyelim.”
Saha içinde kendini nasıl değerlendiriyorsun?
“Ana özelliğim tabii ki defans yapmak, rakibi durdurmak. Belki taktik olarak iyi eğitim almam, taktik anlayışa ve oyun disiplinine sadık kalmam kendi adıma artı diye düşünüyorum. Zaten bir defans oyuncusundan bunlar beklenir.”
Günümüz futbolunda en iyi defans sistemi nedir sana göre?
“Her hocanın futbol felsesefesine göre değişir bu. Artık genelde alan savunması yapılıyor, adam adama markaj kalmadı. Kenarları iyi korumak lazım. Yardımlaşma, kademeye girme ön planda. Ama bütün bunlar uzun süre beraber oynamakla oluyor.”
Malumunuz gol futbolun her şeyi. Futbolun da, futbolcunun da kaderi 450 gramlık kürenin çerçeveyle buluşmasına bağlı. Dikkatli futbolseverler hatırlar; sene 2006, tarih 12 Mart, yer Samsun 19 Mayıs Stadı… Siyah Beyazlılarımız, 20. dakikada Okan Buruk’un attığı golle rakibi karşısında 1-0 öne geçmişti. Samsunspor’un santrasının ardından dakikalar 21’i gösterirken Mustafa Doğan ters bir vuruş yapınca, kendi kalesine gol atmış ve skor eşitlenmişti. Öne geçtikleri golün hemen akabinde kendi kalesine gol attığı zaman neler hissetmişti acaba !
“Çok şaşırdım o anda. İstem dışı bir şekilde vurmuştum o topda gitti gol oldu. Bir de öne geçtiğimiz anda gol atmamız işi daha ilginç bir hale getirdi, ama o vuruştan sonra sakatlanmıştım. Bu sefer üzüntüm iki katına çıktı, hem beraberlik golünü attığım için hem de adalem yırtıldığı için üzülüyordum. Ama iyiki o maçı 3-1 kazandık da fazla üstünde durmadım. Gerçekten çok tirajik bir andı.”

Mustafa Doğan’ı yakından takip edenler ne kadar disiplinli ve profesyonel olduğunu bilirler.. Yedek olduğu maçlarda bile her an maça girebilirim diye düşünerek ısınmaya ilk çıkan isimlerden birisidir. Merak ediyoruz Türkiye’de profesyonellik ne durumda?
“Son 10 yıla baktığımızda bayağı aşama kaydettiğimizi düşünüyorum. Ama belli konularda hala amatörce davranışlar oluyor. Kulüplerde, futbolcularda hatta sektörün genelinde daha çok yol katetmemiz gerekiyor. Gelişme var, Avrupa ile aynı olduğumuz durumlar var ama hala ilerleyemediğimiz noktalar da var. Çok duygusalız. Biraz disiplinden uzağız. Bunları da atlatırsak geriye çok da bişey kalmaz.”
“Avrupa’ya geri dönmeye düşünüyor musun?” sorumuza, “Hayır” diye cevap veren Mustafa Doğan ile söyleşimize bir anısı ile son noktayı koyuyoruz:
“Beşiktaş forması altında Fenerbahçe’ye attığım gol benim için çok önemliydi. Taraftarlarımızla, Camiamız’la kaynaşmamız tam olarak o maçta belli oldu. Çünkü o dönemde Fenerbahçe’den geldiğim için bir kesim tarafından büyük eleştiriler alıyordum. Bana ilaç gibi geldi. Çok rahatlattı bu gol beni. Hala hatırladıkça büyük bir keyif alıyorum bu golden.”


ÖNCEKİ KONUKLAR
İbrahim Üzülmez
Mehmet Sedef
İbrahim Toraman 
Ali Tandoğan 
Ricardinho
Bobo
Gökhan Zan
Burak Yılmaz
 

Diğer Haberler