HABERLER

05.10.2007

Mehmet Sedef


Cola Turka ile Futbolcu Günlüğü’nde haftanın konuğu altyapımızın gururu genç futbolcumuz Mehmet Sedef… Hayallerinin ilk etabını başarıyla gerçekleştirerek, A Takımımız’ın formasını sırtına geçiren Sedef, önceki ve şimdiki Mehmet’i anlattı. Altyapımızda futbola başlayan genç oyuncuya BJK Özkaynak Düzeni çok önemli değerler kazandırmış. Röportajı okuyunca bunu daha iyi anlayacaksınız...
Mehmet, ilk olarak “Kamp nasıl geçti?” sorumuza şöyle yanıt veriyor:
“Belki klasik birşey olacak ama çok iyi bir kamp dönemi geçirdik. Antalya’da daha fazla konsantrasyon sağladık. Hazırlık maçları ile uzun süredir yan yana oynayamayan isimler kaynaştı. Yabancılar da takıma daha fazla uyum sağladı. İyi bir kamp yaptık. Çalışma tempomuzun üstüne çıktık. Çok yorulduğumuz anlar oldu. Bakalım bu yorgunlukların sonunda ikinci yarıda neler olacak hep birlikte göreceğiz. “Çalışanın hakkı ardında kalmaz” derler, biz de çok çalıştık ve bütün bu terin hakkını ikinci yarıda alacağımızı düşünüyorum. Takıma yüksek seviyede olumlu katkı oldu Antalya’da.”
Yabancıların uyumu derken, aklımıza “Uyum sorunu” geliyor. Sahi nedir bu uyum sorunu, ne zaman başlar, ne zaman biter?
“Uyum sorunu aslında çok basite alınacak bir olay değil. Futbolcunun arkadaşının dilinden anlamasıdır özetle. Futbolcular birbirini anlamaya başladığı an bu iş bitmiştir. Göz göze geldiği zaman aklından geçeni anlaması lazım diğer futbolcunun. Saha içinde ne yapacağını, hangi anlarda nasıl pozisyon alacağını iyi bilmesi lazım futbolcuların. Bu tabii sadece saha içinde olanlarla sınırlı kalmıyor. Bunların aynısı saha dışında da geçerli; hatta ve hatta hangi yemeği sevdiğini bile bilmeli arkadaşlarının. Bakın bu konuda çok ciddiyim şaka değil bunlar. Bizde de oldu uyum sorunu, yavaş yavaş atlattık bunları. Yabancılarda ve yeni gelen gençlerde bir alışma dönemi sancısı yaşadık. Bu başlarda bir takım için çok önemli bir dezavantaj. Süre uzadığı zaman başarı gerilemeye başlıyor. Normal şartlar altında düşünürsek bu dönemin 2-3 ay içinde atlatılması lazım. Bizim devre arasında bütün bunları bitirdiğimizi düşünüyorum.”
Bu sezon herkesin konuştuğu birşey de Takımımız’ın gençleştirilmesi. Gençliğin halini gence soruyoruz; “İlk bakışta tecrübesiz gibi gözüküyoruz ama gençler bence bir avantaj. Çünkü biz ileriye dönük bir ekibiz ileride çok önemli başarılara imza atacağız. Başlarda başarısız gibi gözüküyoruz ama tecrübe ve deneyim kazandıkça ilerleyen yıllarda üst üste şampiyonluklar, başarılar gelecek” diyor Mehmet.
Bu kadar gencin aynı anda oynaması sorun oluyor mu?
“Oluyor tabii, ama yaşıt olduğumuz için birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Çünkü onun düşündüklerinden farklı düşünmüyorum ben de, genel olarak aynı düşünce yapısı hakim yaşıt insanlarda. Birbirimizi daha çabuk teselli ediyoruz.” 
Bir de şu soru var aklımızda, “Beşiktaşımız’ın ilk yarıda kaybettiği puanları nasıl değerlendiriyorsun?”.
“Şanssızlıktan başka birşey değil. 100. yıldan sonra bir türlü istenilen başarı sağlanamadı. Takım iyi, transferler iyi, hoca iyi ama ilk yarıda olmadı. Nerden baksanız üç yıllık bir karabulut dolanıyor üstümüzde. Bir türlü gitmek bilmedi. İşini aksatan da yok, herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Ama bu kadar sıkıntının ve sabrın sonu selamettir diye düşünüyorum. Umarım daha fazla bekletmez o güzel günler bizi.”
Eski Teknik Direktörümüz Rıza Çalımbay tarafından A Takım idmanlarına alınan, hazırlık maçlarında forma giyen ve Profesyonel Takımımız’la ilk resmi maçında Akçaabat Sebatspor karşısında oynayan Mehmet Sedef, Tigana ile birlikte yükselişe geçmişti. Fransız Teknik Direktörümüz’ün kısa sürede gözdesi haline gelen Mehmet’e son zamanlardaki performans düşüklüğünü soruyoruz:
“Ben hala Tigana’nın gözdesi olduğumu düşünüyorum. O bahsettiğiniz dönemde nasıl çalışıyorsam hala aynıyım. Hatta üstüne çok şey kattığımı da söyleyebilirim. Hocamız da bunların farkında, çalışmalarımdan memnun. Zaten kendisi de sık sık tebrik ediyor idmanlarımı. Ben şu anda sadece şans bekliyorum ve geldiği zaman da neler olacağını ben çok iyi biliyorum. Hocam ne derse yapmaya çalışıyorum. Ağzının içine bakıyorum desem yeri vardır. Kendisinin de yaklaşımında bir değişiklik yok. Akıllı birisiyim ve ne oldum delisi olacak kadar basit bir insan değilim. Genç futbolcuların bir çoğunun bu çarkta ezildiğini gördükten sonra böyle olamam zaten. Futbol bir kenara kişiliğime de ters olan şeyler bunlar. Özetlersek, o zamanki Mehmet ile şimdiki arasında olumsuz bir değişiklik yok. Yeteneklerimi geliştiriyorum, daha profesyonelce yaşıyorum, futbolu ve başarıyı daha fazla düşünüyorum ve hocamdan “Hadi Mehmet” demesini bekliyorum.”
Mehmet’i az çok tanıyoruz aklı başında bir insan. Kendisinin de söylediği gibi kendi kendini yok eden genç yeteneklerden daha profesyonelce bakıyor futbola. Heyecan deseniz var, istek deseniz var. Mehmet bir süredir oynayamıyor. Bu sadece Mehmet için geçerli olan birşey değil tabii ki. Bir çok genç isim var forma bulamayan. Belki herkesten fazla oynamak istiyorlar, 90 dakikanın sonuna bir 90 dakika daha verilse hala oynayacaklar ama futbolda bazen işler istenildiği gibi gitmiyor. Bu durumda genç bir futbolcu kendi mevkiisinde oynayan takım arkadaşı için, “Keşke sakatlansa ya da ceza alsa da ben oynasam, kendimi göstersem” diye düşünüyor mu? Biz soruyu genel olarak soruyoruz ama Mehmet kişiselleştiriyor ve bir anda ciddileşiyor.
“Ben böyle birşeyi asla düşünmedim. Önemli olan bir futbolcunun oynaması değil ki, takımın başarılı olmasıdır. Bir genç bu şekilde düşünürse kendisini bitirmiştir zaten. Demek ki bu tür arkadaşların oynadığı takımda bazı şeyler hala oturmamış. Böyle düşünebilen birisinin takıma ve takım arkadaşlarına özellikle kendisine saygısı kalmamıştır. Düşünsenize kader birliği ettiğiniz arkadaşınızın başına bir musibet gelmesini istiyorsunuz. Ona birşey olacak ki siz vitrine çıkacaksınız. İyi de bir futbolcunun oynayabilmesi için tek yol bu değil ki. Alternatifler de var. Mesela çalışmak gibi. Çok çalışın bileğinizin hakkıyla kazanın formanızı. Ben bunun farkındayım ve çalıştığımı düşünüyorum. Ben 10 yıl boyunca Beşiktaş Altyapısı’nda forma giydim. Futbola Beşiktaş’ta başladım. Şunu söylemek istiyorum, futbolda hamurum temiz. Bize altyapıda böyle düşünmeyi öğretmediler. Biz öz kaynakta arkadaşlığı, dostluğu, takım olmayı öğrendik. Biraz ağır bir tabir olacak ama kandan beslenmeyi öğretmediler bize. Bileğimizin gücüyle bir yerlere gelmeyi, tırnaklarınız kopana kadar kazımayı öğrettiler bize. Böyle bir eğitim alan ben kesinlikle bunu düşünemem. Oynamak için bir arkadaşımın başına birşey gelmesini değil daha fazla rekabet edip daha fazla çalışarak dik durmayı gördüm altyapıda. Umarım kimsenin aklına benim için böyle bir düşünce gelmemiştir. Geldiyse de cevabım çok açık tekrar ediyorum. Ben Beşiktaş Altyapısı’nda yetiştim ve bize orada çalışmayı öğrettiler”
Altyapı demişken, 10 yıldır Beşiktaş Camiası’nın içinde olan Mehmet, Beşiktaş konusunda bir çok tecrübeli abisinden daha tecrübeli. Altyapı futbolun dışında ne kazandırdı genç futbolcuya, neler verdi?
“Seçmelere ilk gittiğim zaman altyapıda şöyle birşey vardı: Önce iyi bir insan, sonra iyi bir öğrenci, daha sonra eğer olabilirse iyi bir futbolcu. İlk önce iyi bir insan olduk zaten. Bu eğitim bize çok iyi verildi. O sırada okulumuz da devam ediyordu, iyi bir öğrenci olarak bitirdik okulu. Şu anda da eğer olabilirsek, ki olmak için mücadele ediyoruz, iyi bir futbolcu olmayı başarmak. Özkaynaktan gelmek benim için çok büyük bir avantaj. Şu anda Beşiktaş’ın duruşunu, Beşiktaşlı bir futbolcunun nasıl olması gerektiğini, en önemlisi kulübümün etik değerlerini biliyorum. Camiamız’ın bizlerden neler beklediğini çok iyi anlamış durumdayım. Zaten hepsi bir yana Beşiktaşlı’nın nasıl olması gerektiğini bilmek bile altyapının bana kattığı en önemli unsur diyebilirim. A Takıma gelince de altyapı ile olan bağlarını koparmamış, 10 yıldır birlikte çalıştığım beni benden daha iyi bilen hocalarım var. Her maç sonrası oturup maçı tekrar izliyoruz. Eksiklerim ve geliştirmem gereken yönlerim hakkında konuşuyoruz. Her maç sonrası altyapıdaki eski hocalarımla birlikte analiz ve kritik yapmakla geçiyor. Bu yüzden aşama kaydettiğime inanıyorum.”
Bundan yaklaşık bir sene önce sadece yakın çevresinin tanıdığı bir isim olan Mehmet Sedef’in şu anda etrafı bayağı genişlemiş durumda. Bir dönem ailesi için kahvaltıdan sonra Fulya’ya idmana giden birisi olan Mehmet Sedef, tanınmaya başlamasıyla birlikte genişleyen çevresinden bahsediyor.
“Artık samimiyet denilen olguyu çok iyi ayırt edebiliyorum. Önceden yanıma yaklaşmayanlar artık etrafımdan ayrılmıyorlar. Sesimi çıkartmıyorum ama kimin ne olduğunu görmem açısından iyi oldu bu durum. Herkes bir şekilde insanları, etrafındakileri tanıyor. Sıradan bir insandan, tanınan bir insan olma sürecinin sonuna gelmek üzereyim artık. Ama şükürler olsun ki, ayaklarım yerden kesilmedi. Bir anda efsunlanmış gibi bir insan olmadım. Kazasız belasız bu dönemi de atlatmak üzereyim."
Ailesi canı sıkılmasın diye göndermiş Mehmet’i altyapıya; “Ailem benim böyle noktaya gelebileceğimi tahmin etmemişti. Zaten onlar da futbolda bir beklenti içinde değildi. Hatta karşı çıkıyorlardı. Başlarda çok şaşırdılar ama onlar da atlattı bu durumu. Şimdi benden çok heyecan yapıyorlar. Taraftarlarımız da çok iyi karşılıyor beni. Şu ana kadar hep olumlu tepkiler ve moral veren insanlarla karşılaştım. Olumsuzlar da oldu tabii ama onlarda yapıcıydı diyebiliriz. Çok sert bir tepkiyle karşılaşmadım mesela.”
Yaşı henüz 20 Mehmet’in önünde futbolla geçireceği uzun yıllar var. Büyük hayalleri de var elbette ve biz de “Nedir hayallerin?” diye soruyoruz. “Önce Beşiktaş’ta şampiyonluk diyor Mehmet”. Profesyonel olarak ilk kupası Fortis Türkiye Kupası Şampiyonluğu olmuştu. O şampiyonluk damağında öyle bir tat bırakmış ki şöyle devam ediyor sözlerine:
"18-19 yaşında profesyonel olarak ilk kupamı kazanmıştım. Benim için o maç, o gün, o saatler unutulmaz. İkinci büyük kupa belki ama onun bile bir başka keyfi var. Hiç unutamayacağım bir mutluluktu benim için. O yüzden Şampiyon olmayı o duyguların daha fazlasını yaşamayı istiyorum. Çünkü öyle birşey ki tadını alınca hep o zevki, mutluluğu yaşamak istiyorsunuz. Tarif edilemez birşey bu. Sonra da kaptan olmak istiyorum. Daha sonra da Avrupa. Avrupa’da oynamak benim de hayallerimi süslüyor. İki takım var aklımda Arsenal ve Barcelona. Günün birinde bu takımların foymasını giymeyi hayal ediyorum ve şimdiden o günler için çalışıyorum desem yeridir. Avrupa demişken bilmek isterseniz diye söylüyorum Roberto Carlos’u çok dikkatli takip ediyorum bu aralar.”
Defansif olduğu kadar ofansif özelliği de bulunduğunu söyleyen Sedef, taktikler gereği bu özelliğini çok gösteremediğini belirtiyor. Forvette de oynayabilir misin? diye soruyoruz.
“Olur neden olmasın ben de çok isterim gol atmayı. Çok zevkli birşey bu, gol attıkça insanın kendine güveni gelir. Ben kendimi sadece sol olarak da düşünmüyorum sağım da var. Zamanında sağ açık da oynadım. Hatta bir ara Rıza hoca sağ açık oynatmıştı. Hazırlık maçıydı onda da gol atmıştım bir tane de attırmıştım. İstenilen her yerde oynarım. Beni kime sorarsanız sorun, sol ayaklı diye bilir. Mesela ben sağ ayakla başladım futbola. Bir sene içinde yaptığım çalışmalarla –buna duvara karşı top oynamak da dahil- sol ayağımı da kazandım.”
Türk futboluna dönüyoruz artık. Altyapıdan gelen bir isim olduğu için geleceğe umutla bakıyor: “Beşiktaş’ın altyapısı çok iyi. Müthiş oyuncular var. Türk futbolunun kurtulması için mutlaka yabancılar olmalı ama abartılmamalı. Ben aşağıdan geldiğim için oranın durumunu en iyi bilenlerden bir tanesiyim. Gerçekten diğer takımlarda da önemli isimler var. Altyapıya ciddi anlamda önem vermemiz gerekiyor.”
Röportajımızda sık sık çalışmaktan bahseden Mehmet Sedef’e bu konuyu biraz daha açması söylüyoruz. Hatta biraz daha net ifade edersek bir futbolcu için çalışmak mı önemli yoksa yeteneği mi önemli diyoruz.
“Çalışmak diyor genç futbolcu. Yetenek çok da önemli değil. Çalışırsan bir sürü yeteneğini bulursun zaten. Futbol gerçekten nankör. Bir hafta topa dokunmazsan unutabilirsin. Bu yüzden çalışmalısın ve doğuştan gelen yeteneklerine bel bağlamamalısın.”
Peki Türk futbolcusu çok çalışıyor mu? Mehmet Sedef idmanın dışında ne tür çalışmalar yapıyor?
“Ben genellikle İngiltere, İspanya ve İtalya ligleri olmak üzere haftada en az 5 tane maç izliyorum. Kendime örnek aldığım isimleri özellikle takip ediyorum. Göreceğim geliştireceğim çok önemli yeteneklerim var. Bunun farkındayım. Zaten bu maçlarda da fark etmediğim stilleri görüyorum, deniyorum. Türk futbolcusuna gelince tembel demiyorum ama yeteri kadar çalıştıklarını da söylemeye dilim varmıyor.”
Olumsuz eleştirilere kulak asmadığını söylüyor Mehmet Sedef: “Gazete okumuyorum. Çünkü konsantremi bozabilecek şeyler çıkıyor karşıma. Benim hakkımda yapılan olumsuz eleştirileri de çevremdekiler söylüyor, senin hakkında şöyle yazmışlar diye. İlk 5 dakika üzüntü yaşıyorum ama sonra banane diyorum. Benim işim bu, bunlarla oyalanmamam lazım diyorum. Ben zaten eksikleri olduğunu bilen ve onları gidermek için mücadele eden bir oyuncuyum.”
Ve bir hatırasıyla sona eriyor röportajımız:
“Babamın lokantası vardı. Ben de komi olarak çalışıyorum o zamanlar. Dışarıya da paket servis yapıyorduk. Bir gün Cerrahpaşa Hastanesi’nden yemek istediler. Bisikletle götüreceğiz. Amcam bisikleti kullanıyor önüne de abimi almış ben de geleceğim diye tutturdum. En sonunda ikna ettim ve 3 kişi bindik gidiyoruz. Aslında çok tehlikeli bir durum. Kazasız belasız geldik derken tam hastanenin önünde çok hızlı bir şekilde düştük. Herkes bi tarafta yemekler bir tarafa dağılmış. Sokaktakiler panik yapıyor. O ara bir baktım herkes abimin başında, meğerse abim o an ölüyormuş gibi yapmaya başlamış. Herkes de bir korku bir panik. Aradan biraz zaman geçti sonra abim ayağa kalktı, birşey olmamış. Ama işin daha kötü tarafı üç kişi bir yemeği sipariş yerine götürememiştik.”
 

Diğer Haberler