HABERLER

Mesut Süre: “Stand up kendini rezil etme sanatıdır”

Radyo programcısı, komedyen ve iyi bir Beşiktaş taraftarı olan tribün çocuğu Mesut Süre, Beşiktaş Dergisi’ne konuk oldu.

Stand-up, özellikle ABD’de yaygın bir sanat formu. Türkiye’de ilk stand-up’çı kimdir derseniz; Rüstem Batum’dan Ferhan Şensoy’a, Cem Özer’den Orhan Boran’a kadar bu “one-man show” kültürünün izlerini sürmek mümkün olabilecektir. Cem Yılmaz ile patlayan ancak zorluğu ve ülkemize has bazı şartlar nedeniyle olması gerektiği gibi bir ivme de kazandığını söyleyemeyeceğimiz stand-up kültürünün yeni kuşak yıldızlarından, radyo programcısı, komedyen ve iyi bir Beşiktaş taraftarı olan tribün çocuğu Mesut Süre, Beşiktaşımız’ın bu ayki sayısına konuk oldu.
 
“Stand up, kendini rezil etme sanatıdır. Genç bir sanatçı adayının sosyal medyaya gözünü kulağını kapatması lazım ama bu da günümüz şartlarında zor. Çetrefilli bir iştir stand-up’çılık; performans işi yapıyorsun ve “Ben seni güldüreceğim” diyorsun. Doksan dakika içinde bir buçuk-iki dakika tutmayan bir espri olsun ya da maksadını aşan bir söz söylesen, tüm o geriye kalan seksensekiz dakika heba olabilir ve bir daha sahneye çıkmaya takadın kalmaz. Zor topraklar buralar. Bir adamı yukarı çıkarmak için önce taşlarlar.”
 
“Bir stand-up seyircisi, bir stand-up kültürü yeterince gelişkin diyemeyiz. Hele Cem Yılmaz’dan sonra hiç yok. Mesela Güldür Güldür’ü yapan Alper Kul kendi televizyon seyircisine stand-up yapıyor. Alpay Erdem karikatürist ve yazar, o kendi okuyucularına stand-up yaparken ben de radyo programım Rabarba dinleyicisine şov yapıyorum.”
 
“Sabah radyo yayını yaptığım günlerde bazen ‘Mesaili bir iş yapsam nasıl olurdu’ diye düşünmüşlüğüm oldu gerçekten de. Adamlar oh, öğlen tatilinde dizi muhabbeti, futbol konuşuluyor falan. Ben ne yapıyordum, sabahın beşinde, altısında radyoda program, yahu hayat mı bu diye sorguladığım olmadı diyemem. Neyse ki akşam programı yapmaya başladım ki bu sorunu aşabildim, şimdi hep tatilde gibiyim.”
 
“Beşiktaşlı olmak salt bir takımın taraftarı olmakla sınırlandırılamıyor, fıtratımızda yok böyle birşey! Beşiktaş daha içerden bir takım; ben GS, FB maçlarına da gittim ancak Beşiktaş taraftarının içinde olmak; o adanmışlığı yaşamak bambaşka bir şey. Belki de o ruh halinin bir parçası olarak hissettiğim için Beşiktaşlıyım. Bir deplasman otobüsüne binmediysen taraftarım diye gezme, bir kere git deplasmana arkadaşım, o adrenalini yaşa! Beşiktaşlılık, taraftar olmanın da dışında bir yaşam biçimi benim için.”
 
Beşiktaş Dergisi’ne Abone Olmak İçin: 444 5 903