HABERLER

30.04.2009

Kapak Konuğu İbrahim Üzülmez

Beşiktaş Dergisi Mayıs sayısının kapağında yer alan tecrübeli futbolcumuz İbrahim Üzülmez, birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Bir futbolcu düşünün ki, futbolseverlerin büyük bir kısmı burun kıvırsın. “Olsa ne olur olmasa ne olur” diye düşünülsün hakkında... Attıkları beğenilmesin, yaptıkları kabul edilmesin. Yaşı geçmiş olsun, top ayağına geldiğinde umut kesilsin. Koşusu beğenilmesin, “yerde para arıyor” diye dalga geçilsin. Orta yapamasın ve ismi söylenince akla ilk bu özelliği gelsin. Durmadan eleştirilsin. Çokça beğenilmesin... Ama bu futbolcu 35 yaşına rağmen hala daha; şampiyonluğa oynayan takımında banko forma giysin. “Artık bitti” denilirken Milli Takım’a davet edilsin. Senelerini harcadığı kulübünde hiçbir teknik adam ondan vazgeçemesin. Soldan bindirsin, defanstan top çıkartsın, takımı atağa hazırlasın...
İbrahim  Üzülmez’e ilk paragraftan bahsettiğimizde sakin sakin dinledi sonra da açtı ağzını yumdu gözünü:
“Ben 9 yıldır bu kulüpte top oynuyorum. Birçok teknik adamla çalıştım. Bu teknik direktörlerin hiçbirisi benim akrabam ya da köyden tanıdığım ağabeylerim değiller. Hiçbirisiyle herhangi bir sorun yaşamadım. Bu hocaların hepsi beni oynattı. Sahadaki performansımı, antrenmanlardaki çalışkanlığımı, iyi niyetimi görüp görev verdiler bana. Evet, Türkiye’de en çok eleştirilen isimlerden birisi de benim. Eleştiri mutlaka olacak, kaldı ki olması da normal bir durum. Bu ülkenin başındaki insanlar; cumhurbaşkanları, başbakanlar da eleştiriliyor. Zaten eleştirinin olmadığı yerde başarı olmaz. Belki de bunca yıldır bu takımda oynamamın sebeplerinden birisi de bu eleştirilerdir. Eleştirilince bir futbolcu olarak cevabınızı sahada, oynayacağınız oyunla vermek istiyorsunuz. Yoksa tutup da konuşarak cevap verseniz bu başka yönlere çekilebiliyor. Bu durumda yapmanız gereken tek şey çok çalışmak ve sahada göstereceğiniz performans. Bu anlayış da sizi sürekli olarak daha iyi durumda olmaya mecbur bırakıyor.”
“Hocamı Mahcup Etmeyeceğim”
İbrahim Üzülmez kendisinin de belirttiği gibi sürekli olarak eleştirilen bir isim. Ama dediği gibi, köyden abileri olmayan teknik direktörlerin hiçbirisi ondan vazgeçmedi. Hepsi ona güvendi, formayı verdi. Hatta şimdiki Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli, basın mensuplarıyla yaptığı bir sohbet sırasında İbrahim Üzülmez’in çok özel bir futbolcu olduğunu ve her türlü övgüyü hak ettiğini söylemişti. Denizli’nin sözleri fazlasıyla memnun etmiş Kartal yürekli futbolcumuzu:

“Ne güzel bir duygu, hocama çok teşekkür ediyorum. 35 yaşında gösterdiğim performans sonrasında hocamızın böyle bir açıklaması oluyor. Mutlu oluyorum tabii ki. Bu mutluluğun yanında sorumluluğumuzun farkında olduğumuzun da bilinmesi gerekiyor. Demek ki, örnek olmamız için daha fazla özveri göstermemiz lazım. Hocamı da mahcup etmeyip haklı çıkarmak için daha çok çalışmam gerektiğini, performansımı daha da artırmam gerektiğini fark ediyorum.”
Bütün bu eleştirilere ve hakkındaki olumsuz görüşlere rağmen hiçbir zaman tribünlerin sevmediği bir futbolcu olmadın. Neye bağlıyorsun bunu?
“Zaman zaman oyunun gerginliği ve agresiflikle tribünlerle karşı karşıya geldim ama bunlar olan şeyler. Çoğu futbolcu da böyle bir tepki vermiştir zaten. Taraftarlarımız sahada mücadele eden, hırsını sahaya yansıtan, varını yoğunu ortaya koyan futbolcuyu iyi analiz ediyor. Bunu kabul etmek gerekir. Ben de her fırsatta bu hırsımı, mücadelemi ortaya koyduğum için taraftarlarımızın beni sevdiğini düşünüyorum.”
“Bu Camiayı Çok Seviyorum”
İbrahim Üzülmez, Beşiktaş’ta sembol isimlerden bir tanesi. Üzülmez denilince Beşiktaş akla geliyor. Beşiktaş denildiğinde ilk hatırlanan isimlerden birisi İbrahim Üzülmez oluyor. Önceden bir futbolcu on, on beş yıl kalırmış oynadığı kulüpte. Şimdiki sözleşmeler bu şekilde olmuyor maalesef. Genellikle 1 yılı opsiyonlu bilmem kaç yıllık kontratlardan söz ediliyor artık. Dolayısıyla eskisi gibi bayrak isimler kalmıyor futbol kulüplerinde. Üzülmez, dokuz senesinin sonunda yine Beşiktaş için terinin son damlasına kadar mücadele eden bir isim. Hala daha ‘deli’ gibi şampiyonluk kovalıyor. Nedir peki bunun sırrı?
“Beşiktaş’ta bunca yıl görev yapmamın en büyük sebebi, bu camiayı çok sevmemdir. İnsan sevdiklerine fayda sağlamak ister, ben de takımıma bir şeyler verebilmek için mücadele ediyorum. Çok çalışıyorum. Bunları yapınca da böyle büyük bir takımda ister istemez sevilen birisi haline geliyorsunuz. Siz de zaten sevdiğiniz için aranızda bir bağ oluşuyor. Beşiktaş’ı çok sevip bu aşkla çalıştığım için bu haldeyim diye düşünüyorum.”
Abi-Kardeş İlişkisi
Takımın eskilerinden ve abilerden birisi de sensin. Gençlerle nasıl bir diyalogun var, ağabeylik kavramını tam olarak açabilir misin?

“Abilik yapmak arkadaşlarınıza yardımcı olmak, önemli maçlar öncesinde onları motive etmektir. Kötü zamanlarında onlara destek olmaktır. Mesela ben burada çok genç oyuncu bilirim, olumsuz bir eleştiri aldığı zaman odasından dışarı çıkmayan. Bu arkadaşlarımıza tecrübelerimizle yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bunları çok fazla kafaya takmamaları gerektiğini, aynı şeyleri bizim de yaşadığımızı dile getiriyorum. Şampiyonluk yolunda herkesin birbirine destek olması gerekiyor. Elimizden geldiği kadar; şampiyonluğun ne büyük bir haz olduğunu, bir futbolcu için ne kadar kıymetli bir başarı olduğunu, camianın şampiyonluğa çok ihtiyacı olduğunu anlatarak hedeften sapmamaları ve buna daha çok inanmaları için çaba harcıyorum bir abi olarak.”
“Birliği Devam Ettirmeliyiz”
Şampiyonluk demişken; ikinci yarı itibariyle her türlü övgüyü hak eden bir Beşiktaş izliyoruz. Gazeteler, televizyonlar her maç sonrasında “Beşiktaş 2009’da henüz mağlubiyetle tanışmadı” diye yazıp nazara davetiye çıkarsalar da biz şeytan kulağına kurşun diyerek sözü Üzülmez’e bırakıyoruz.

“Bu başarıyı arkadaşlığımıza, hocamızın bize olan inancına bağlıyorum. Mustafa Hoca yaptığı her toplantıda, yakaladığı her fırsatta bizlere güvendiğini dile getiriyor. İyi de bir arkadaşlığımız var. Saha içinde yaptığımız eski hatalarımız tekrarlamıyoruz. Artık takım olarak herkes olayın bilincine varmış durumda. Herkes sahada birbirine yardımcı oluyor. Top rakipteyken hep birlikte defans yapıyoruz, top bizdeyken yine herkes üzerine düşeni yapıyor. Neticede bütün bunlar da birleşince ortaya iyi bir takım çıkıyor. Şu röportajı yapana kadarki gidişatımız gayet iyi. Bundan sonra da bu performansımızı sürdürmeliyiz. Bütün arkadaşlarımız bu süreçte ellerinden gelenin en iyisini yapmalı, bu birliği devam ettirmeli. Nihayetinde de şampiyonluğu yakalarız zaten.”
“Şampiyonluğa İnanıyoruz”
Gerek saha içinde, gerekse saha dışında 100. yılla bu dönem arasında çok büyük benzerlikler var. İki dönemin bir kıyaslamasını yapar mısın?

“Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Saha içinde de görüyorum bunları. O zaman da böyle kaynaşma, birlik vardı. Lucescu da her toplantısında bize, iyi bir takım olduğumuzu, bize güvendiğini, iyi mücadele edersek şampiyon olabileceğimizi söylerdi. Ve bu şekilde bizi şampiyonluğa inandırdı. Aynısını şimdiki hocamızda da görüyorum. Bu, oyunculara da aşılandı ve onlar da şampiyonluğu idrak etmeye başladılar. Özellikle ikinci yarı başladığından beri eski hatalarımızı tekrarlamıyoruz. Herkes birbirine yardımcı oluyor. İki dönemi de yan yana koyup bakarsak aynı şeyleri, aynı inancı görüyorum.”
Takım şampiyonluğa inanmış durumda yani...
“İnanıyor tabii, o inanç olmasa zaten şimdiye kadar zirveden de kopardık. Ama önemli olan inanmak değil, o inancı devam ettirmek. Kalan haftalarda da bu şekilde devam etmeliyiz.”
“Meşale Organizasyonu Muhteşemdi”
Taraftar da aynı şekilde şampiyonluğa inanmış durumda. 100. yılla şu an arasında saha dışında da büyük benzerlik var. Maça saatler kala bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Herkesin yüzünde aynı heyecan... Tezahüratlar daha coşkulu yapılıyor artık. Kayserispor’la yaptığımız maç öncesinde taraftarlarımızın inanılmaz bir organizasyonu vardı. Köprü çıkışından sonra karşıladıkları takımımızı, stada kadar kol kola omuz omuza, meşalelerle, tezahüratlarla birlikte getirdiler. Futbol adına gerçekten mükemmel görüntüler vardı. Beşiktaş’ı desteklemenin taraftarlıktan ziyade bir şey olduğunun ispatıydı bu coşku. Otobüsün içinde neler yaşandı peki?

“Doğrusunu söylemek gerekirse taraftarlarımızın bugüne kadar yaptığı birçok olaya şahitlik ettim. Ama böylesini bu güne kadar görmedim. Bunlar futbolcular için çok önemli şeyler. Otobüste bazı arkadaşlarımızın cep telefonlarını çıkartarak dışarıda yaşananları kaydettiklerini gördüm. Bunu gören futbolcular tabii ki mutlu oluyorlar, motivasyonları yükseliyor. Coşku için söylenecek bir şey yok, tek kelimeyle mükemmeldi. Ama dışarıda bütün bunlar olurken otobüsün içi duman doldu. O sırada taraftarlara anlatıyoruz, stada yetişeceğiz, ısınmaya çıkacağız diye ama kimseye dinletemiyoruz. Bunlara da dikkat etmek lazım.”
“Derbiler Kadar Diğer Maçlar da Önemli”
Kalan haftalarda kritik maçlar var, düşme korkusu yaşayan takımlar ya da belirli hedefi olan takımlarla mücadele edeceğiz. Kritik bir döneme girdik artık.
“Zor bir periyoda girdik doğru. Ama biz iyi mücadele eden bir takımız. Her maçta bunu devam ettirmemiz gerekiyor. Rakibiniz galibiyeti sizden fazla isterse o zaman sıkıntı yaşıyorsunuz. Dolayısıyla sizin daha fazla istemeniz gerekiyor. Önümüzde kritik iki tane derbi var. Bunun yanında ligin son sıralarında olan ve her maçı kazanmak zorunda olan rakiplerimiz var. Bundan sonra güçlü zayıf takım ayrımı yok. Rakip kim olursa olsun aynı mücadelemizi göstermezsek zor anlar yaşarız. Son iki yılda sonuna kadar getirip, ufak tefek hatalarla şampiyonluğu kaybettik. Bu sene tekrar aynı şeylerin olmaması için herkes sorumluluğunu yerine getirmek zorunda. Konsantrasyonumuzun ve inancımızın bozulmaması gerekir. Fenerbahçe, Galatasaray maçlarına her futbolcu kendisin çok kolay motive eder, rahat hazırlanır. Önemli olan diğer takımlar karşısında aynı inancı sürdürebilmek. Bunları yaparsak sezon sonu hep birlikte seviniriz.”
“İki Taraf da Birbirini Seviyor”
Bu sezon hem takımımız adına hem de İbrahim Üzülmez adına son derece verimli geçiyor. Futbolunun geliştiğini söylemiştik. O da “Orta yapmaya da başladım” diye espriyle karışık onaylıyor bizi. Aile faktörünün, bu gelişiminde çok etkili olduğunu vurguluyor. Mutlu bir aile hayatı olan bir futbolcunun, performansındaki değişikliklerin dikkat çekecek hale geldiğini, ailesinin de bu konuda kendisine destek olduğunu ifade ediyor tecrübeli futbolcu. Nasıl bir artış olduysa bu sezon gol de atmaya başladı Üzülmez. Hatırlayacağınız gibi Antalyaspor maçında fileleri havalandıran isimlerden birisi de kendisiydi. Hatırlattığımız zaman “Golle işimiz olmaz bizim” diyor ama tribünlerin kendisiyle şakalaşmasını hatırlattığımızda kaldığı yerden devam ediyor. Bu arada İbrahim’in gol attığı hiçbir maçta Beşiktaş rakiplerine mağlup olmadı.
“Çok güzel bir istatistik olmuş. Umarım derbi maçlarda da atarım da kaybetmeyiz. Taraftarların o günkü hali çok güzeldi. Zaten ben genel olarak taraftarla aramda bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Zaman zaman kırgınlıklarımız oldu ama iki taraf da birbirini seviyor.
Sahada iyi niyetiyle mücadele eden futbolcuyu taraftar görebiliyor.”
Futbolseverlere İbrahim Üzülmez denildiği zaman sol bekte görev yapan, kafasını kaldırmadan koşan, orta yapmaya çalışan ama yapamayan hırçın bir futbolcu geliyor akıllarına. Kendisi de bunun farkında zaten.
“Evet, böyle düşünenler var. Ben zaten çok iyi orta yaptığımı söylemiyorum. Bir kanat oyuncusunun en önemli özellikleri çabukluğu, mücadele yönü, performansı, fizik olarak iyi durumda olması ve orta yapması. Ben bütün bunların arasında tek eksiğimi orta yapmak olarak görüyorum. Zaman zaman bazı açıklamalarımda bunu da söyledim zaten. Orta da yapsaydım şimdi çok daha farklı yerlerde olabilirdim” diyor ve “Ama son zamanlarda yaptığım ortaları da kimse göz ardı etmesin” diye gülerek ekliyor.
“Milli Takım Olarak Sınıf Atladık”
Hatırlayacağınız gibi “Orta da yapsaydım Real Madrid’de oynardım” diye bir açıklaması vardı İbrahim Üzülmez’in. Real Madrid formasıyla olmadı belki ama Milli Takım formasıyla sonunda Bernabeu’da oynayabildi.
Yaş 35 olmuş, bu kadar eleştirilmiş, koşusundan sakallarına kadar her tarafına bir kulp takılmış olmasına rağmen bir futbolcu gelebileceği en üst noktalardan birisi olan Milli Takım’a davet edilmiş. Enteresan bir durum bu... Tecrübeli futbolcumuz, dediği gibi sahada veriyor cevabını. Hem de gözümüze soka soka...

“Gidip dünyanın en iyi statlarından birisinde İspanya gibi bir takıma karşı oynamak her futbolcunun hayallerini süsleyen bir şeydir. Bu onur da bana 35 yaşımda nasip oldu. Bunu tamamen iyi niyetli çalışmama bağlıyorum. Oynasam da, oynamasam da antrenmanlarda, maçlarda elimden gelenin en iyisini yapmak için mücadele ediyorum. Bunların da karşılığını aldığımı düşünüyorum.”
Stadın atmosferi nasıldı o maçta?
“Tek kelimeyle müthişti. Isınmaya çıkıyorsunuz stat bomboş. ‘Kimse gelmeyecek herhalde’ diye düşünüyorsunuz. Isınmadan soyunma odasına dönüp formalarınızı giyiyorsunuz, maça çıkıyorsunuz, tribünlerde 85 bin kişi sizi bekliyor. Çok güzel, müthiş bir atmosferi var stadın. O stadın güzelliğinin, atmosferinin bizim ülkemizde de olması gerektiğini düşünüyorum.”
Bizim stadımızla oranın kıyasını yapabilir misin?
“Orada zaten arkadaşlara bunun kıyasını yapmıştım. İspanya’da çok güzel bir atmosfer vardı. Ambiyansı harikaydı ama İnönü Stadı’ndaki sıcaklığı orada göremedim dersem yalan olmaz. Stat büyük, saha çok güzel ama tribünler sahaya çok uzak. Bizim stadımızdaki atmosfer, baskı orada yok.”
Dünyanın en kaliteli kadrolarından birisi vardı karşınızda, sen de Sergio Ramos’la mücadele ettin sık sık. Zorlandın mı?
“Zorluk oldu tabii ki. Sonuçta Real Madrid’in ve İspanya Milli Takımı’nın en önemli oyuncularından birisi. Yaşı da genç. Fizik olarak da çok iyi durumda. Ofansif ve defansif anlamda rakiplerini zorlayan bir oyuncu. Ben de 35 yaşında böyle birisine karşı oynadım ve zaman zaman zorlandığım oldu. Oradaki maçta Arda’nın oyundan çıkmasından sonra ben defansta biraz zorluk çektim. Birkaç pozisyonda zor anlar yaşadık fakat İstanbul’daki maçta ondan daha çok mücadele ettiğimi düşünüyorum. Ayrıca Sergio Ramos’un bindirmelerini abartmamak lazım. Türkiye’de bunlar çok büyütülüyor. İbrahim Üzülmez de en kötü maçında onun yaptığı bindirmelerden 5 tane yapıyor. Ramos beni bir iki kere geçti. Bırakalım da 35 yaşındaki İbrahim Üzülmez’in karşısında Ramos birkaç kere bindirsin, çalım atsın ya, onu da  yapsın adam. Onları da yapamadıktan sonra ne işi var Real Madrid’de. Ben de onun yaptığı bindirmeleri burada yapıyorum, ama yüzümüzü alıştırdık artık, kimse İbrahim Üzülmez demiyor”
İki maçta da alınan mağlubiyet işleri zora soktu. Çıkabilir miyiz gruptan?
“Fatih hocanın söylediği gibi iki maçta da 0 puanı hak edecek bir oyun ortaya koymadık. Maçlardan önce açıklanan aday kadrodan kimse böyle bir mücadele beklemiyordu. Eğri oturup doğru konuşmak lazım; buradaki maçta durum 1-1 devam ederken eğer Türkiye Milli Takımı galibiyet için yükleniyorsa bazı şeyleri aşmış demektir. Milli Takım olarak sınıf atladığımızı düşünüyorum. Bir anlık konsantrasyon kaybıyla yenildik ikinci maçta. O anda bir pozisyon hatası yapmamız, defansı bire bir bırakmamız bize pahalıya patladı. Bundan sonraki süreçte Milli Takım kendi performansını yansıtmaya devam ederse oynayacağı dört maçı da kazanır diye düşünüyorum.”
İkinci maçta penaltıya sebep oldun. Burukluğu var mı?
“Herhangi bir burukluk yaşamıyorum çünkü o esnada topa çok yakın bir mesafedeydim. Futbolda hatalar oluyor tabii ki ama o olay bir anda gelişti. Topu uzaklaştırmak için refleksle Torres’e doğru hücum ettim yakın mesafeden de top elime çarptı. Orada yapacak başka bir şeyim de yoktu zaten. Hakemin niyetini bilemem tabi ama herhalde benim art niyetli olmadığımı düşündüğünden olsa gerek kart vermedi.”
Bol yıldızlı bir sezon geçiyor Üzülmez için ama artık yaş 35 olmuş.
Artık emekliliği düşünecek vakit bir futbolcu için ama o şampiyonluğa takmış kafayı. Emekliliği aklına bile getirmiyor, “Şampiyon olduktan sonra bir ara düşünürüz, futboldan sonra ne yapacağımızı” diye geçiyor o bölümü.

Dediğimiz gibi, Beşiktaş’ta bayrak bir isim artık. Hayatının her döneminde “Beşiktaşlı Deli İbrahim” diye hatırlanacak. Bu durumda “Beşiktaşlı duruşu” diye tabir edilen olguyu açıklayabilecek isimlerden birisi olmayı da hak ediyor. Ona göre Beşiktaşlı duruşu; adam gibi adam olmakmış. Beşiktaş tarihinde kendisini en çok etkileyen dönem ise Metin, Ali, Feyyazlı dönemmiş.
“100. yıl da benim açımdan Beşiktaş tarihinin en önemli ve beni en çok etkileyen dönemlerinden birisidir. Ama Metin, Ali, Feyyazlı o unutulmaz zamanlarda Beşiktaş, Kocaeli’ye maça geldiğinde abimle birlikte stada girebilmek için elimizden geleni yapardık. İstanbul’a gelemezdik ama Beşiktaş, Kocaeli’ye geldiği zaman bir şekilde mutlaka tribüne girmeyi başarırdık.”
Röportaj: Hüseyin Eroğul

 
 

Diğer Haberler