HABERLER

05.10.2007

İbrahim Toraman

Cola Turka ile Futbolcu Günlüğü’nde 2006 yılının son konuğu genç yaşta kaptanlık pazu bandını koluna geçiren İbrahim Toraman... Başarılı futbolcumuz Turkcell Süper Ligi’nin ilk yarısının değerlendirmesini taraftarlarımız için yaparken bazı itiraflarda da bulundu...

 
İdman öncesinde konuştuğumuz İbrahim Toraman ile özel hayatına fazla karışmadan sadece futbol diyerek röportajımıza başlıyoruz. Öncelikle ilk yarının değerlendirmesini dinliyoruz başarılı futbolcumuzdan:
“Beşiktaş gibi büyük bir Camia’nın hedefleri her zaman en tepedeki noktadır. Bizim de hedefimiz bu. Ancak ilk yarıda çok basit maçlarda puan kayıpları yaşadık. Şimdilik sadece ilk yarı tamamlandı. Bu maratonun bir de ikinci yarısı var. 8 puanlık farkı ben çok abartılı bulmuyorum. Bu sezon yeni bir takım kuruldu. Aramıza uzun yıllar bu kutsal formayı giyecek bir çok genç arkadaşımız katıldı. Tecrübesizlik yüzünden 8 puan gerideyiz. Bu fark daha az olabilirdi ama dediğim gibi çok basit maçlarda önemli puan kayıpları yaşadık.”
Bütün bu olanlardan sonra bazı taraftarlarımızın aklına “Beşiktaş hedeften uzaklaştı mı?” sorusu geldi diyoruz. Yanıtı net oluyor Toraman’ın:
“Yaşananları bu şekilde değerlendirirsek yanlış olur. Bunun en canlı örneğini geçtiğimiz yıllarda Takımımız yaşadı. Geçen sezon ise Fenerbahçe ilk yarı bitmeden şampiyon ilan edilmişti; ama 34. haftanın sonunda gülen taraf Galatasaray oldu. Hem de Fenerbahçe bir ara yine 8 puanlık bir fark yakalamıştı. Biz genç bir takımız. Bu sezon ilk yarıda bundan kaynaklanan puan kayıpları yaşadık. Bunların bir çoğunun sebebi ise tecrübesizlikti. Bazı şeyler yavaş yavaş oturmaya başladı. Son maçlarda çok iyi mücadele ediyoruz. Performansımız çok güzel. Bunu ikinci yarıya da yansıtacağız. Özetle ben her şeyin bittiğine inanmıyorum. Böyle olmamızdaki sebeplerden bir tanesi de Anadolu takımları ile yaptığımız maçlardı. İkinci yarıda her şey çok daha güzel olacak. Bundan eminim.”
Futbol Takımımız üzerine yaptığımız sohbet devam ediyor; “Bu sene üç kulvarda başarı parolası ile yola çıktık. UEFA Kupası’na erken veda ettik. Geriye kaldı iki önemli hedef. Bundan sonra neler olacak ?” diye soruyoruz. Genç Kaptanımız karamsarlığa gerek olmadığını ifade ediyor. Avrupa’da başarılı olabilmek için birbirleri ile uzun yıllar oynayan bir kadroya gerek olduğunu söyleyen İbrahim Toraman’a göre tek problem kadronun kaliteli, fakat tecrübesiz olması. “Avrupa’da başarılı olmak kolay değil” diyor başarılı oyuncumuz, “Avrupa tecrübe işi. Böyle bir başarı isteniyorsa biraz sabrı kimse esirgemeyecek. Bakın Avrupa futboluna; başarılı takımların yaş ortalamaları kaç ve ne zamandır beraber oynuyorlar ? Ben bu takıma çok güveniyorum. Şu anda UEFA Kupası’ndan elendik sadece. Bunun da sebebi belli. Tekrar ediyorum; Avrupa’da başarılı olmanın en önemli kuralı tecrübe. Ligde ise çok şey kaybetmedik. Bunun sebebi ne diye soracaksınız ama bunda da en önemli faktör tecrübesizlikti. Kayseri Erciyesspor maçı mesela; tecrübesizlikten kaybedilen bir maçtı. Çok özverili çalışan bir Başkanımız ve Yönetim Kurulumuz var. İstediğimiz her şeyi yapıyorlar. Her zaman arkamızdalar. Şu anda her şey tamam, tek eksiğimiz sportif başarı. Ben bunun da geleceğine inanıyorum.”
Karamsarlığa kapılmamak lazım diye uyarmayı da ihmal etmiyor genç kaptanımız:
“Biz futbolcular başarıya inanıyoruz. Yönetimimiz de bu şekilde düşünüyor. Taraftarlarımızın da bizim gibi düşündüğüne inanıyorum. Fakat dışarıdaki bazı kimseler içlerindeki karamsarlığı yansıtmaktan çekinmiyor. Böyle olduğu zamanda bu taraftara yansıyor, tribünlerden de futbolcuyu etkiliyor. Bu şekilde zincir olarak devam ediyor”
Tecrübe, başarı, Avrupa derken şanssız Bayer Leverkusen maçını hatırlatıyoruz. Söz yine İbrahim’de:
“Maçın başında çok baskılı oynadılar. Çok net pozisyonları vardı ama bu süreyi çabuk atlattık ve oyuna ortak olduk. Deplasmanda yapılması gereken her şeyi yaptık. Bir tek gol atamadık. Bulduğumuz pozisyonlardan bir tanesini değerlendirsek çok şey değişecekti. Yediğimiz gol ise her şeyi bitirdi. Moral bozukluğu başladı. Bana göre çok iyi oynayan bir Beşiktaş vardı. Almanya’da kötü oynayıp yenilsek bu kadar kötü olmazdı ama iyi oynayıp kaybedince gerçekten çok büyük üzüntü yaşadım. Daha önemlisi takım olarak çok üzüldük. Çünkü bu maçı kazanmayı çok istiyorduk.”
Konuyu gündemden biraz uzaklaştırıyoruz. 3 yıl öncesine dönüyoruz. Yani İbrahim’in Anadolu’nun bağrından koparak İstanbul’un çekici hayatına gelişi ve Beşiktaş formasını ilk kez giydiği günlere. Toraman korkmamış İstanbul’a gelirken. “Ben de diğerleri gibi o değirmende öğütülür müyüm ?” diye bir korku düşmemiş içine. Teklif gelince kabul etmiş, taşına toprağına bakmamış İstanbul’un. “İstanbul hayatı diye adlandırılan o korkunç gerçek beni hiç etkilemedi” diye anlatıyor İbrahim. “Beşiktaş’tan teklif gelince hiç düşünmeden kabul ettim. Evet, İstanbul hayatı bir gerçek. Fakat ben buraya gelirken bir çok unsuru atlatarak geldim. İstanbul’da kendinize biraz dikkat edeceksiniz, dikkatli davranacaksınız. Burada insanlar biraz farklı. Çevrenizdekiler çok önemli. Zaten o girdapta boğulmanızın sorumlularından bir tanesi bu. Ben kolay olanı yaptım; Gaziantep’teki hayatımı burada da devam ettirdim ve hiçbir şey olmadı.”
Üç sene önceki Beşiktaş ile şimdiki arasında ne gibi farklar gördüğünden de bahsediyor:
“Geldiğim zaman çok büyük problemlerle uğraşılıyordu. Şimdi bunların çoğu bitti. Bu sene çok iyi transferler yapıldı. Çok iyi genç oyuncular geldi. Hepsi kısa bir zaman sonra parmakla gösterilecek isimler olacak. Kaliteli yabancılar alındı. Ben geldiğim zaman tam bir kaos ortamının içine düşmüştüm. Kaybedilen bir Şampiyonluk vardı. Yeni bir yönetim gelmişti ve yeni bir teknik direktörle yepyeni bir takım kurulmuştu. Bunların hepsi teker teker değerlendirilse bile kitap olur. Şimdi bu sıkıntılar bitti, artık başarıya odaklanan bir ekip var. Sezon başında söylediğimiz gibi; geliyoruz...”
Röportajımızda sürekli genç futbolcularımızdan bahseden İbrahim’e en nihayetinde gençlerimizi soruyoruz ve o da arkadaşlarının satır aralarından kurtulmasının rahatlığıyla anlatmaya başlıyor:
“Gençlerimiz hem kişilik olarak hem de futbolcu olarak adam gibi adamlar. Futbolcu olarak bence Türkiye’nin en iyi genç oyuncuları arasındalar. Serdar Kurtuluş, Serdar Özkan, Mehmet Sedef, Burak, İbrahim Akın ve diğerleri. Bu arkadaşlarımıza biraz sabır lazım. Şimdi, “Üç yıldır sabır sabır nereye kadar?” diye soracaklar ama bu bir gerçek. Taraftarlarımız da haklı. Fakat şu çok iyi bilinsin ki, alınan kötü sonuçların ardından en çok üzülen insanlar biziz. Şampiyonluğu en çok biz istiyoruz. Bizden daha çok isteyen olabilir mi? Futbol bizim işimiz ve biz yaptığımız işte başarılı olmak istiyoruz. Galip geldiğimiz zaman o haftamız çok iyi geçiyor. Çok mutlu vakit geçiriyoruz. Mağlubiyette ise bunların tam tersi yaşanıyor. Tadımız tuzumuz kalmıyor. Bazı insanlar bizim puan kaybettiğimiz zaman üzülmediğimizi düşünüyorlar. Yenildiğimiz zaman kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Gerçi ben bu insanlara da hak veriyorum. Kimse bizim iç dünyamızı bilmiyor. Soyunma odasında maç sonrası yaşananlardan kimsenin haberi yok. Evet biz de insanız ve aldığımız başarısız sonuçlardan sonra ağlayabiliyoruz.”
Gençlerle neler konuştuklarını merak ediyoruz; “Olumlu veya olumsuz her şeye uzun vadede bakmalılar. Günü kurtarmanın hesapları içine girmemeli genç bir futbolcu. Kalıcı başarılara imza atmalı, oynadıkları takımın tarihine adlarını yazmamalılar” diye cevap alıyoruz.
İbrahim Toraman bu sene İbrahim Üzülmez ve Koray Avcı’nın yanına kaptan olarak adını yazdırmıştı. “Beni bu göreve getiren Başkanımız’a ve Yönetim Kurulumuz’a çok teşekkür ediyorum. Beşiktaş gibi bir Camia’da bu yaşta kaptanlık yapmak beni çok gururlandırıyor. Önemli olan bundan sonrası; kaptanlık bilinciyle mücadele etmeliyim” diyen Milli futbolcumuz, “Bu takımda kötü giden bir şeyler olduğu zaman bunda sorumluluğun büyük bir kısmı da biz kaptanlarda. Bunun bilincindeyiz. Herhangi bir aksaklık olduğu zaman önce biz futbolcular olarak aramızda toplanıyoruz ve yaşanan problemleri ortadan kaldırmaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyor.
Ve son zamanlarda tekrarlanan nakarattan bahsediyoruz; “Beşiktaş takımının defans oyuncularını teker teker ele alırsak hepsi çok kaliteli isimler. Fakat bir araya geldikleri zaman bir şeyler eksik gidiyor. Defansta problem yaşanıyor” yorumları... Özetle, “Defanstaki sorun ne ?” diyoruz Kaptanımıza:
“Basında çok eleştiriyorlar; Beşiktaş defansı kötü diye. Peki ne yapmalı o zaman? Bunu başımızdaki insanlar görmüyor mu? Dünyaca ünlü antrenörler görmedi mi bunları? Del Bosque, Rıza hoca, Tigana defansı unuttu mu? Bence çok iyi bir defansımız var. Gazetelerde görüyoruz. Yabancı bir oyuncu alınmalı diye yazıyorlar. Bizden daha iyiyse alınsın. Rekabet olur, bu da başarıyı getirir. Bizden kaliteli bir oyuncu olmayacaksa kimsenin alınmasına gerek yok. Bana göre Türkiye’nin en iyi defansı bizim Takımımız’da”
Sezon başında adı bir çok yabancı takımla yazılan Toraman’ı bir çok Avrupa ekibi istemiş. Mukavelesinin sonuna gelen ve bu sene 2010 yılına kadar Siyah Beyazlı Takımımız’la anlaşma yenileyen Toraman, sadece Avrupalı olmak için yurt dışına gitmeyi düşünmüyor. İyi bir takımın oyuncusu olması gerektiğine inandığını söyleyen futbolcumuz için önemli olan Avrupa’dan bir takımın ismi değil, kıtanın önemli liglerinde boy gösterebilmek. İbrahim Toraman, ya İtalya’da oynamak istiyor ya da İspanya’da top koşturmak istiyor. Ama bir noktayı hatırlatmadan da edemiyor; “Önce Beşiktaş’ta Şampiyonluk yaşamak istiyorum. Ondan sonra Avrupa’dan gelen teklifleri değerlendiririm.” Yurt dışındaki temsilcilerimizle sürekli görüşen Toraman, Emre Belözoğlu ve Tugay Kerimoğlu’nun Türk futbolunun yurt dışında sürekli takip edildiğini ve Türk futbolcusunun ciddi anlamda değerlendirilmek istendiğini söylediklerini belirtiyor. Bu arada atlamadan geçmeyelim; Toraman’ın en beğendiği yabancı oyuncu ise Ricardinho.
Herkesin bildiği gibi maç öncesi kampları her takım için çok önemlidir ve bir takımın mahrem bir bölümü olduğu düşünüldüğü için çoğu kimse kampta neler yaşandığını bilmez. Toraman, kamplarda çok iyi vakit geçirdiğini ve futbol dünyasındaki bir çok ismin tersine hiç sıkılmadığını söylüyor. “Maça konsantre olmak için kamplar çok önemli” diyen başarılı oyuncumuz, aşırı konsantrasyondan kurtulmak için oyun oynayarak vakit geçirdiklerini belirtiyor. Takımımız’ın kamplarında futbolcularımız gelecek maç hakkında konuşup hem konsantre meselesini hallediyor hem de aralarındaki arkadaşlık bağlarını kuvvetlendiriyorlarmış...
Röportajın sonlarına yaklaşıyoruz ve İbrahim Toraman’a ikinci yarıyı soruyoruz. Verdiği cevapla içimizi rahatlatıyor:
“Kaybedeceğimiz bütün puanları kaybettik. Artık böyle bir lüksümüz yok. Son maçlarımız belli bir noktaya geldiğimizi gösteriyor. İkinci yarı hazırlıklarını yapacağımız kampın ardından hedefe gideceğimizi düşünüyorum”
Son olarak başından geçen ilginç bir anısını paylaşıyor yıldız oyuncumuz…
“Senesini tam hatırlamıyorum. Ümit Milli Takım kampındaydım. Doğum günümden bir gün önceydi. İtalya ile bir maçımız vardı. Çıktık oynadık. Ertesi gün yani doğum günüm olduğu gün ise A Milli Takım kampına çağrıldım. Bugünü unutamıyorum. Benim için çok ayrı bir önemi vardır bu hatıramın. İnanılmaz mutlu olmuştum. Doğum günümde ilk kez A Milli Takımımız’ın formasını giymiştim.”

ÖNCEKİ KONUKLAR
Ali Tandoğan 
Ricardinho
Bobo
Gökhan Zan
Burak Yılmaz
 

Diğer Haberler