HABERLER

01.11.2002

Beşiktaşlılık üzerine...

Hıncal Uluç’un 31 Ekim’de Sabah Gazetesi’nde çıkan “Ne mutlu Beşiktaşlıyım diyene” başlıklı yazısı..

Saatlerdir gezdiğimiz tesisisin duvarında kocaman bir Atatürk portresi vardı.. Ona baktım çıkarken ve yanımdaki Serdar Bilgili ile Erol Kaynar’a dedim ki..
“Atatürk yaşasaydı ve burayı bugün bizimle gezseydi, “Ne mutlu Beşiktaşlıyım diyene” derdi, hiç şüpheniz olmasın..”
Fenerbahçeli tarihçi yazar Ergun Hiçyılmaz, Gelişim Spor günlerinde araştırmış ve yazmıştı.. “Atatürk Beşiktaşlıdır” diye..
Ama “Ne mutlu Beşiktaşlıyım” diye lafının Beşiktaşlı olmakla alakası yok.. Burayı görüp de bunları hissetmemek mümkün değil..
Başta Kenan Onuk “Hıncal Abi git gör, mutlaka gör” diye bastırdıklarında inanın ciddiye almamıştım.
Sonunda gittim.
Gittim ve büyülendim.
Bir cennet. Dört yanı ormanla kaplı bir vadinin içinde saklı bir cennet. Beş yıldızlık bir dinlenme tesisi kalitesinde. Nasıl bir mimari.. Nasıl bir düşünce.. Nasıl bir güzellik ve temizlik.
Odalar 5 yıldızlı otel düzeyinde. 4 tane çim antrenman sahası var, harika.. Çiçekler, bahçeler, hele o yaratılan minik şelale, ördekler ve kazların yüzdüğü göletin etrafındaki piknik alanı.
Spor güneşle eş anlamlıdır değil mi? Bugüne dek fitness için gittiğini yerde güneşe rastladınız?
Burada rastlıyorsunuz. İki kat altta en modern aletlerle dolu çalışma salonu ve her iki kat, salonun üstünde cam nokta güneş içeride. Buraya kadar düşünülmüş.
Mükemmellik ayrıntıda gizlidir. Burada öyle ayrıntılar var ki şaşarsınız.
Bir harika mutfak. Nasıl pırıl. Bir restauran, beş yıldız.
Ben dünyayı gezdim. En ünlü kulüplerin tesislerini bilirim. Böylesini rüyamda bile görmedim.
Yiğit yattığı yerden belli olursa, ki olur. Beşiktaş işi bitirmiş.. Boş verin ligin puan cetvelini. O yarın unutulur.. Ama bu tesis dünya durdukça unutulmaz. Beşiktaş 100. yılın şampiyonu olmuş bu tesisle.. Bitirmiş işi, böyle bilinsin..
“Tur düzenle başkan” dedim. “Tüm Beşiktaşlılar’ın hakkı burayı görmek. Hatta her Türk görmeli. Görmeli ve gurur duymalı, benim ülkem neler yapıyor diye.”
Bilgili, tesisin ilk adımını Süleyman Seba’nın attığını söyledi. Sonra bayrağı Turgay Ciner almış. En son da Nevzat Demir. Kendi adını hiç anmadı, en küçük katkısı olanları dahi sayarken.
Nevzat Demir’in adını vermişler tesise, bence yanlış. Öteki katkısı olanları düşündüm de.
Buranın adı “Kartal Yuvası” olmalıydı. Dağların ortasında bir kartal yuvası gerçekten.
Katkıda bulunanların adları da bölümlere verilmeliydi.
Nevzat Demir adı, otel bölümünün adı olabilirdi. Dört çim sahanın her birine bir katkıcı Beşiktaşlının adı olurdu. “Dört nolu sahayı hazırla” yerine, bir büyük Beşiktaşlının adı konuşulurdu o zaman. Fikret Orman piknik alanı örneği...
Eşinin yemek kitabını resimleyecek kadar bu işin içinde olan Serdar Bilgili adı restoranın kapısında yazıla bilirdi mesela.
Konferans Salonu’nun adı da Süleyman Seba olmalıydı.
Kartal yuvası’nı gidin görün.
Siz de aynı şeyi hissedeceksiniz.
“Ne mutlu Beşiktaşlıyım diyene” diyeceksiniz..
Ayrılırken bana unutulmaz bir armağan Serdar Bilgili... Önünde tüm kadronun imzaları, arkamda benim adım yazılı Beşiktaş forması.. Vurulduğumda yatağımın arkasında kocaman bir Beşiktaş bayrağı asan Cenk Koray görmeliydi, Beşiktaş formasını, keyifle, gururla, onurla giyen Hıncal Uluç’un bu resimlerini.. Görüyorsundur be Cenk.. Tesisleri de görüyor ve kim bilir nasıl kasılıyorsundur cennette “Aşağıda da benim cennetim var” diyerek..

Diğer Haberler